2 Temmuz 2013 Salı

Miguel Hernández - (Viento del pueblo me llevan)

VIENTOS DEL PUEBLO ME LLEVAN

Vientos del pueblo me llevan,
vientos del pueblo me arrastran,
me esparcen el corazón
y me aventan la garganta.

Los bueyes doblan la frente,
impotentemente mansa,
delante de los castigos:
los leones la levantan
y al mismo tiempo castigan
con su clamorosa zarpa.

No soy un de pueblo de bueyes,
que soy de un pueblo que embargan
yacimientos de leones,
desfiladeros de águilas
y cordilleras de toros
con el orgullo en el asta.
Nunca medraron los bueyes
en los páramos de España.

¿Quién habló de echar un yugo
sobre el cuello de esta raza?
¿Quién ha puesto al huracán
jamás ni yugos ni trabas,
ni quién al rayo detuvo
prisionero en una jaula?

Asturianos de braveza,
vascos de piedra blindada,
valencianos de alegría
y castellanos de alma,
labrados como la tierra
y airosos como las alas;
andaluces de relámpagos,
nacidos entre guitarras
y forjados en los yunques
torrenciales de las lágrimas;
extremeños de centeno,
gallegos de lluvia y calma,
catalanes de firmeza,
aragoneses de casta,
murcianos de dinamita
frutalmente propagada,
leoneses, navarros, dueños
del hambre, el sudor y el hacha,
reyes de la minería,
señores de la labranza,
hombres que entre las raíces,
como raíces gallardas,
vais de la vida a la muerte,
vais de la nada a la nada:
yugos os quieren poner
gentes de la hierba mala,
yugos que habéis de dejar
rotos sobre sus espaldas.

Crepúsculo de los bueyes
está despuntando el alba.

Los bueyes mueren vestidos
de humildad y olor de cuadra;
las águilas, los leones
y los toros de arrogancia,
y detrás de ellos, el cielo
ni se enturbia ni se acaba.
La agonía de los bueyes
tiene pequeña la cara,
la del animal varón
toda la creación agranda.

Si me muero, que me muera
con la cabeza muy alta.
Muerto y veinte veces muerto,
la boca contra la grama,
tendré apretados los dientes
y decidida la barba.

Cantando espero a la muerte,
que hay ruiseñores que cantan
encima de los fusiles
y en medio de las batallas.

Miguel Hernández - Viento del pueblo (1936-1937)





THE WINDS OF THE PEOPLE CARRY ME

The winds of the people carry me,
the winds of the people blow me on,
scattering this heart of mine
and readying my throat.

Oxen bow their heads,
impotently weak,
at their punishment:
lions lift theirs
and at the same time punish
with their clamorous claws.

I am not from a race of oxen,
I am from a race that holds
the mines of lions,
the passes of eagles,
and the ridges of bulls
with pride in the horn.
Oxen never prospered
in the wastes of Spain.

Who spoke of throwing a yoke
over the neck of this race?
Who ever yoked
or hobbled a hurricane?
or kept a lightning bolt
a prisoner in a jail?

Asturians of courage,
Basques of armoured stone,
Valencians of happiness
and Castilians of soul,
labouring like the earth
graceful as wings;
Amdalusians of lightning
born among the guitars
and forged on torrential
anvils of tears;
Estramadurans of rye,
Galicians of rain and calm,
Catalans of firmness
Aragonese of lime,
Murcians of dynamite
fruitfully multiplied,
Leonese, Navarrese, masters
of hunger, sweat and the axe,
kings of minerals,
lords of the tilled soil,
men who among the roots,
like elegant roots,
go from life to death,
go from void to void:
people of ill descent
want to put yokes on you,
yoke you must leave
broken across their backs.

The twilight of the oxen
is the point of daybreak.

Oxen die humble,
clothed in the stink of stables;
the eagles, the lions,
the bulls, die with pride,
and behind them the sky
is un-darkened and endless.
The agony of the oxen
makes the spirit small,
that of the wild creature
enhances all creation.

If I am dying, let me die
with my head held high.
Dead and twenty times dead,
my mouth in the grass,
I’ll keep my teeth clenched
and my chin resolute.

Singing I wait for death,
for there are nightingales that sing
above the fusillades
and in the midst of battle.

Miguel Hernández - Winds of the People (1936-1937)

Translation by A. S. Kline





HALK RÜZGÂRLARI TAŞIYOR BENİ

Halk rüzgârları taşıyor beni,
halk rüzgârları götürüyor
ekerek yüreğimi,
yayarak sesimi dört bir yana.

Öküzler, sopa görünce,
alınlarını büzerler
uysal mı uysal:
aslanlarsa kafalarını dikip
cezalandırırlar
kararlı pençeleriyle.

Öküz türünden gelmiyorum ben,
aslanlar yatağı
bir halktanım,
kartallar topluluğundan,
boynuzları dimdik, onurlu
boğalar sürüsündenim.
İspanya topraklarında
hiç çoğalmıyor boğalar.

Kim demiş boyunduruk vurmayı
boğaların boynuna?
Var mı kasırgayı önleyebilen
boyundurukla, halatla?
Hiç görülmüş müdür
yıldırımı tutup bir kafese kapatan?

Sizler, yiğit Asturyalılar,
çakmaktaşından Basklılar,
şen Valensialılar,
derin ruhlu Kastilyalılar,
toprak gibi işlenmişler,
kanat gibi rüzgârlılar;
şimşekten Endülüslüler,
gitarlar arasında doğup
örslerde dövülmüşler,
gözyaşı dökerek sel gibi;
çavdar soyundan Estremaduralılar,
Galiçyalılar, yağmurdan, dinginlikten,
taş gibi Katalonyalılar,
soylu Aragonlar,
dinamitten Mursiyalılar
Leonlular, Navarrolular, açlığın
ustaları, baltanın, terin,
maden ocaklarının efendileri,
kralları ekip biçmenin,
kökler arasında, çalımlı
kökler gibi giden insanlar
yaşamdan ölüme,
hiçlikten hiçliğe doğru;
size boyunduruk vurmayı
istiyor kötü ot adamları,
ama siz onların omuzlarında
kıracaksınız o boyundurukları!
Tanyerini gösteriyor
Öküzlerin alacakaranlığı.

Ahır korkusuyla, sünepelikle
giyimli öküzler ölecek:
kartallar, aslanlar, boğalar
kibirden ölecek,
ama arkalarındaki gök
değişmeyecek, son bulmayacak.

Öküzlerin can çekişmesi
ufacık bir yüzü gösterir,
yiğit bir hayvanın can çekişmesiyse
daha genişletir dünyayı.

Ölürsem başım dimdik
öleyim ben
Ölü, bin kez ölü,
ağzım ayrıkotuna karşı,
dişlerimi sımsıkı tutup
ve çenemi kararlı, dimdik.

Şarkılarla bekliyorum ölümü,
ötüşen bülbüller var
tüfekler üzerinde
tam ortasında savaşın.

Miguel Hernández - Halkın Rüzgârı (1936-1937)

Çeviri: Sait Maden


Miguel Hernández

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder