As I say, she was different, Germaine."
Henry Miller - (Tropic of Cancer / 1934)
"Germaine era diferente. No había nada en su aspecto que me lo indicara. Nada que la distinguiese de las otras rameras que se reunían por las tardes y por las noches en el Café de l' Élé-phant. Como digo, era un día de primavera y los pocos francos que mi mujer había juntado a duras penas para girarme tintineaban en mi bolsillo. Tenía una especie de vago presentimiento de que no llegaría a la Bastilla sin caer en las garras de uno de aquellos buitres. Mientras deambulaba por el bulevar, la había visto acercarse a mí con ese curioso pasitrote de las putas y los tacones desgastados y las joyas baratas y la palídez de las de su clase, que el colorete acentúa todavía más. No fue difícil llegar a un acuerdo con ella. Nos sentamos al fondo del pequeño tabac llamado l'Éléphant y cerramos el trato rápidamente. Minutos después estábamos en una habitación de cinco francos en la rue Amelot, con las cortinas corridas y las mantas levantadas. No era de las que metían prisa, Germaine. Se sentó en el bidet a enjabonarse y estuvo hablando afable- mente conmigo de esto y lo otro; le gustaban mis pantalones bombachos. Trés chic!, en su opinion. Lo habían sido en su tiempo, pero los fondillos ya estaban desgastados; felizmente, la chaqueta me cubría el culo. Después de ponerse de pie para secarse, mientras seguía hablándome con simpatía, dejó caer la toalla de repente y, avanzando hacia mí despacio, comenzó a restregarse la almeja cariñosamente, pasándole las manos suavemente, acariciándola, dándole palmaditas y palmaditas. Había algo en su elocuencia de aquel momento y en la forma como me metió aquella mata de rosas bajo la nariz que sigue siendo inolvidable; hablaba de ella como si fuese un objeto extraño que hubiera adquirido a alto precio, un objeto cuyo valor había aumentado con el tiempo y que ahora apreciaba como nada del mundo. Sus palabras le infundían una fragancia peculiar; ya no era simplemente su órgano privado, sino un tesoro, un tesoro mágico y poderoso, un don divino... y no lo era menos porque comerciara con ella día tras día a cambio de unas monedas. Al echarse en la cama, con las piernas bien abiertas, la apretó con las manos y la acarició un poco más, mientras murmuraba con su ronca y cascada voz que era buena y bonita, un tesoro, un pequeño tesoro. ¡Y vaya si era buena y bonita, esa almejita suya! Aquel domingo por la tarde, con su venenoso hálito de primavera en el aire, todo volvió a pitar. Cuando salíamos del hotel, la examiné de nuevo a la cruda luz del día y vi claramente lo puta que era: los dientes de oro, el geranio en el sombrero, los tacones desgastados, etcétera. Ni siquiera el hecho de que me hubiera sacado una cena y cigarrillos y un taxi me perturbó lo más mínimo. De hecho, di pie a ello. Me gustaba tanto, que, después de cenar, volvimos al hotel y echamos otro palo. «Por amor» aquella vez. Y de nuevo esa gran mata suya floreció e hizo otra magia de las suyas. Empezó a tener una existencia independiente... también para mí. Estaba Germaine y estaba aquella mata suya. Me gustaban por separado, y juntas también.
Como digo, Germaine era diferente."
Henry Miller - (Trópico de Cáncer / 1934)
Traducción de Carlos Manzano
"Germaine farklıydı. Bakarak anlayamazdınız farklı olduğunu. Her akşam ve her gece Café de l'Eléphant'ta buluşan diğer sürtüklerden ayırt edemezdiniz gördüğünüzde. Dediğim gibi, bahardı ve karımın sağdan soldan borç alıp gönderdiği franklar hışırdıyordu cebimde. Bu akbabalardan birine yakalanmadan Bastille'e varamayacağıma dair bir önsezi vardı içimde. Bulvarda yürürken bana doğru meylettiğini fark ettim; fahişelere özgü o tuhaf yürüyüş, aşınmış topuklar, ucuz takılar ve dudak boyasının vurguladığı macunumsu ten. Zor olmadı benim için onunla anlaşmak. L'Eléphant adında küçük bir kafenin arka tarafına oturup koşulları konuştuk çabucak. Birkaç dakika sonra Amelot Sokağı'ndaydık, perdeler çekilmiş, yorgan açılmış. Acele etmiyordu Germaine. Bideye oturmuş yıkanırken bir yandan da sohbet ediyordu benimle; giydiğim golf pantolonu hoşuna gitmişti. Çok şık! Öyleydi bir zamanlar; ama şimdi kıçı eskimişti; ceket kıçımı örtüyordu allahtan. Benimle sohbet etmeye devam ederek kurulanmak için ayağa kalktığında birden havlusunu düşürdü elinden ve gülünü okşayarak bana doğru yürüdü yavaşça, iki eliyle okşayarak, bir ileri bir geri. Sarf ettiği sözcüklere ve gül çalısını burnuma dayayışına dair bir şey var ki, hiçbir zaman silinmeyecek belleğimden; büyük bir bedel ödeyerek elde ettiği yabancı bir nesneden söz eder gibi söz ediyordu gülünden, değeri zamanla artmış ve her şeyin üzerinde tutulan bir nesneden söz eder gibi. Tuhaf bir kokuyla sarıyordu sözcükleri onu; ona ait bir organ olmakla kalmıyordu artık, bir hazineydi, sihirdi; cinsel hazine, Allah vergisi -ve onu her gün birkaç frank karşılığında satıyor olması değerini eksiltmiyordu. Kendini yatağa fırlatıp bacaklarını açtı, gülünü iki eliyle avuçladı ve o kısık ve çatlak sesiyle sürekli mırıldanarak okşamaya devam etti; güzeldi, hazineydi, küçük bir hazine. Ve güzeldi gerçekten, onun o küçük gülü! O pazar akşamı, havadaki o zehirli bahar esintisiyle, her şey yerli yerine oturdu. Otelden çıkarken ona acımasız gün ışığında baktım ve kaşarlanmış fahişeyi gördüm -altın dişleri, saçındaki sardunya çiçeği, aşınmış topuklar.. Benden bir öğün yemek, sigara ve taksi parası koparmış olması beni hiç rahatsız etmedi. Onu yüreklendirdim hatta. Ondan o kadar hoşlanmıştım ki yemekten sonra tekrar otele gidip bir kez daha seviştik. "Aşk için" bu kez. Ve bir kez daha o iri, kıllı sihrini gösterdi. Bağımsız bir varlığı olmaya başlamıştı -benim için de. Germaine vardı, bir de onun o gül çalısı vardı. Ayrı ayrı da seviyordum ikisini, birlikte de.
Dediğim gibi, farklıydı Germaine."
Henry Miller - (Yengeç Dönencesi / 1934)
Fille dans un Hôtel de passe, 1932, by Brassaï |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder