17 Mart 2021 Çarşamba

Letters / Vincent van Gogh

Ramsgate, 31 May 1876

My dear Theo,

Bully for you, being in Etten on 21 May, happily there were 4 of the 6 at home. Pa wrote to me in detail about everything that happened that day. Thanks, too, for your last letter.

Have I already written to you about the storm I saw recently? The sea was yellowish, especially close to the beach; a streak of light on the horizon and, above this, tremendously huge dark grey clouds from which one saw the rain coming down in slanting streaks. The wind blew the dust from the small white path on the rocks into the sea and tossed the blossoming hawthorn bushes and wallflowers that grow on the rocks.

On the right, fields of young green wheat, and, in the distance, the town with its towers, mills, slate roofs and houses built in Gothic style, and, below, the harbour between the 2 jetties running out into the sea, looking like the cities Albrecht Dürer used to etch. I also saw the sea last Sunday night, everything was dark grey, but day was beginning to break on the horizon. It was still very early, and yet a lark was already singing. And the nightingales in the gardens on the sea-front. In the distance the light of the lighthouse, the guard-ship &c.

That same night I looked out of the window of my room onto the roofs of the houses one sees from there and the tops of the elms, dark against the night sky. Above those roofs, one single star, but a nice, big friendly one. And I thought of us all, and I thought of the years of my life that had already passed, and of our home, and the words and feeling came to me, ‘Keep me from being a son that causeth shame, give me Your blessing, not because I deserve it, but for my Mother’s sake. Thou art Love, beareth all things. Without your constant blessing we can do nothing.’

Herewith a little drawing of the view from the school window where the boys stand and watch their parents going back to the station after a visit. Many a boy will never forget the view from that window. You should have seen it this week when we had rainy days, especially in the twilight when the street-lamps are being lit and their light is reflected in the wet street.

Mr Stokes was sometimes moody during those days, and when the boys were too boisterous for him it sometimes happened that they didn’t get their bread and tea in the evening. You should have seen them then, standing at the window looking out, it was really rather sad. They have so little apart from their food and drink to look forward to and to get them through the day. I’d also like you to see them going down the dark stairs and small corridor to table. On that, however, the friendly sun shines.

Another extraordinary place is the room with the rotten floor where there are 6 basins at which they wash themselves, with only a feeble light falling onto the washstand through a window with broken panes. It’s quite a melancholy sight, to be sure. How I’d like to spend or to have spent a winter with them, to know what it’s like.

The youngsters are making an oil stain on your little drawing, forgive them.

Herewith a few words for Uncle Jan.

And now good-night, if anyone should ask after me bid them good-day. Do you still visit Borchers once in a while? Give him my regards if you see him, and also Willem Valkis and everyone at the Rooses’. A handshake in thought from

Your loving

Vincent

(From: Vincent van Gogh To: Theo van Gogh Date: Ramsgate, Wednesday, 31 May 1876)





Ramsgate, İngiltere, 31 Mayıs 1876

Sevgili Theo,

Yaşşa! Etten’e Mayıs’ın yirmi birinde, altı çocuktan dördünün evde olduğu gün varabilmişsin. Günü nasıl geçirdiğinizi babam, uzun uzun, ayrıntılarıyla yazdı.

Son mektubun için de teşekkürler.

Geçenlerde gördüğüm fırtınayı anlatmış mıydım sana? Deniz sarımtraktı, özellikle kıyıya yakın yerlerde; ufukta ak bir ışık çizgisi, onun üstünde korkunç, karanlık, kurşuni bulutlar.. Bunlardan eğik çizgiler halinde boşanıyordu yağmur. Rüzgâr kayaların arasındaki küçük patikanın tozlarım denize doğru uçuruyor, yeni açmış akdiken çalılarını, kayaların şurasından burasından uç vermiş şebboyları, bir o yana bir bu yana sallıyordu.. Sağ yanda yemyeşil, taptaze mısır tarlaları, daha uzakta ise bir vakitler Albrecht Dürer’in çizdiklerine benzeyen bir kent görünümü vardı. Kuleleri, değirmenleri, kurşuni damları, Gotik üslubunda evleri olan bir kent.. Eteklerinde bir liman, iki yanındaki setlerin denize doğru iyice uzandığı.. Denizi geçen Pazar akşamı da gördüm, her şey karanlık ve gri idi.. Sonra şafak sökmeye başladı.

Saat daha çok erkendi, ama tarlakuşunun biri ötmeye başlamıştı bile. Denizin yakınındaki bahçelerdeki bülbüller de.. Uzakta, deniz fenerinin, koruma gemisinin ışıkları parlıyordu..

Aynı gece, odamın penceresinden baktım, orada görünen ev damlarına ve gökyüzüne koyu koyu yaslanmış karaağaçlara... Damların üstünde bir tek yıldız vardı, ama çok güzel, kocaman, sanki dost bir yıldız.. Seni, tüm geçmiş yıllarımı, evimizi düşündüm ve içimde şu sözler, şu duygu yükseldi: “Beni yüzkarası bir oğul olmaktan koru; üstümden hayır dualarını eksik etme, hakettiğim için değil, anamın hatırı için. Sen sevgisin, her şeyi içine alırsın. Senin sürekli hayır duan olmazsa hiçbir şeyi başaramayız.”

Mektubuma küçük bir karakalem resim ekliyorum. Okulun penceresinden bir görünüm. Çocuklarını görmeye gelen ana-babalar istasyona dönerlerken, çocuklar bu pencereden el sallarlar onlara. Hiçbirimiz bu pencereden görünümü unutamayız. Hele bu hafta sen de görmeliydin. Yağmur yağıyordu, özellikle alacakaranlıkta, sokak lambaları yandıktan sonra, ıslak yol üstüne yansıyan ışıklar görülecek şeydi.

Böyle günlerde Bay Stokes’un sinirleri bozuluyor bazen, hele çocuklar gerekenden biraz fazla gürültü yaparlarsa, akşam yemeğini yasakladığı oluyor. Ah, onların o pencereden bakışlarını görmeni isterdim. Bayağı acıklıydı.. Yemek saatlerini beklemekten başka o kadar az şeyleri var ki ellerinde günlerin geçmesine yardım edecek.. Bir de onların karanlık merdivenlerden, karanlık koridorlardan geçip yemek salonuna gidişlerini görmeni isterdim. Yemekhane parlak, güneşli bir yer.

Bir başka ilginç yer de, yer döşemesi çürümüş olan oda. Burada altı lavabo var, çocukların yıkanıp temizlenmeleri için, camları kırık pencereden soluk bir ışık giriyor içeri. Bu da melankolik bir görünüm. Bu çocuklarla bir kış geçirmek ya da eskiden geçirmiş olmak isterdim, nasıl olduğunu bilebilmek için.. Sana yaptığım resmin üstüne yanlışlıkla yağ damlattılar, kusurlarına bakma.

Jan Amcaya yazdığım notu da mektubuma ekliyorum. Şimdilik iyi geceler. Beni soracak olanlara en iyi dileklerimi ilet. Borchers’i arada ziyaret ediyor musun? Görürsen çok selam söyle, ayrıca Willem Valkis’e ve Roos’lardaki herkese de.

Seni seven ağabeyin,

Vincent

Vincent van Gogh - (Theo'ya Mektuplar)

Çeviri: Pınar Kür


View of Royal Road, Ramsgate, United Kingdom,
1876, by Vincent van Gogh

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder