Casi fuera del cielo ancla entre dos montañas
la mitad de la luna.
Girante, errante noche, la cavadora de ojos.
A ver cuántas estrellas trizadas en la charca.
Hace una cruz de luto entre mis cejas, huye.
Fragua de metales azules, noches de las calladas luchas,
mi corazón da vueltas como un volante loco.
Niña venida de tan lejos, traída de tan lejos,
a veces fulgurece su mirada debajo del cielo.
Quejumbre, tempestad, remolino de furia,
cruza encima de mi corazón, sin detenerte.
Viento de los sepulcros acarrea, destroza, dispersa tu raíz soñolienta.
Desarraiga los grandes árboles al otro lado de ella.
Pero tú, clara niña, pregunta de humo, espiga.
Era la que iba formando el viento con hojas iluminadas.
Detrás de las montañas nocturnas, blanco lirio de incendio,
ah nada puedo decir! Era hecha de todas las cosas.
Ansiedad que partiste mi pecho a cuchillazos,
es hora de seguir otro camino, donde ella no sonría.
Tempestad que enterró las campanas, turbio revuelo de tormentas
para qué tocarla ahora, para qué entristecerla.
Ay seguir el camino que se aleja de todo,
donde no esté atajando la angustia, la muerte, el invierno,
con sus ojos abiertos entre el rocío.
Pablo Neruda
Veinte poemas de amor y una canción desesperada, (1924)
POEM 11
Almost out of the sky, half of the moon
anchors between two mountains.
Turning, wandering night, the digger of eyes.
Let's see how many stars are smashed in the pool.
It makes a cross of mourning between my eyes, and runs away.
Forge of blue metals, nights of stilled combats, my heart revolves like a crazy wheel.
Girl who have come from so far, been brought from so far,
sometimes your glance flashes out under the sky.
Rumbling, storm, syclone of fury,
you cross above my heart without stopping.
Wind from the tombs carries off, wrecks, scatters your sleepy root.
The big trees on the other side of her, uprooted.
But you, cloudless girl, question of smoke, corn tassel.
You were what the wind was making with illuminated leaves.
Behind the nocturnal mountains, white lily of conflagration,
ah, I can say nothing! You were made of everything.
Longing that sliced my breast into pieces,
it is time to take another road, on which she does not smile.
Storm that buried the bells, muddy swirl of torments,
why touch her now, why make her sad.
Oh to follow the road that leads away from everything,
without anguish, death, winter waiting along it
Pablo Neruda
Twenty Love Poems and a Song of Despair, (1924)
Translated by W. S. Merwin
POEME 11
Presque en dehors du ciel, ancre entre deux montagnes,
le croissant de la lune.
Tournante, errante nuit, terrassière des yeux,
pour compter les étoiles dans la mare, en morceaux.
Elle est la croix de deuil entre mes sourcils, elle fuit.
Forge de métaux bleus, nuits de lutte cachée,
tourne mon coeur, et c'est un volant fou.
Fille venue de loin, apportée de si loin,
son regard est parfois un éclair sous le ciel.
Incessante complainte et tempête tourbillonnant dans sa furie,
au-dessus de mon coeur passe sans t'arrêter.
Détruis, disperse, emporte, ô vent des sépultures, ta racine assoupie.
De l'autre côté d'elle arrache les grands arbres.
Mais toi, épi, question de fumée, fille claire.
La fille née du vent et des feuilles illuminées.
Par-delà les montagnes nocturnes, lis blanc de l'incendie
ah! je ne peux rien dire! De toute chose elle était faite.
Couteau de l'anxiété qui partagea mon coeur
c'est l'heure de cheminer, sur un chemin sans son sourire.
Tempête, fossoyeur des cloches, trouble et nouvel essor de la tourmente,
Pourquoi la toucher, pourquoi l'attrister maintenant.
Ah! suivre le chemin qui s'éloigne de tout,
que ne fermeront pas la mort, l'hiver, l'angoisse
avec leurs yeux ouverts au coeur de la rosée
Pablo Neruda
Vingt poèmes d'amour et une chanson désespérée, (1924)
POESİA 11
Quasi fuori dal cielo ormeggia tra due montagne la metà della luna.
Roteante, vagabonda notte, quella che scava gli occhi.
Chissà quante stelle triturate nella pozzanghera!
Fa una croce a lutto tra le mie ciglia, fugge.
Fucina di metalli azzurri, notti di lotte silenziose,
il mio cuore gira come un volano impazzito.
Bimba venuta da lontano, da tanto lontano qui condotta,
folgora a volte il suo sguardo sotto il cielo.
Piagnisteo, tempesta, mulinello di furia,
incrocia sul mio cuore senza fermarti.
Vento dei sepolcri, travolge, distruggi disperdi la tua radice sonnolenta.
Sradica i grandi alberi sulla sua opposta riva.
Eppure tu, bimba chiara, domanda di fumo, spiga.
Era colei che formava il vento con foglie brillanti.
Oltre le montagne notturne, giglio bianco d'incendio,
oh nulla posso dire! Era fatta di tutte le cose.
Angoscia che mi hai aperto il petto a coltellate,
è ora di seguire un'altra strada, dove lei non sorrida.
Temporale che ha sepolto le campane, torbido fermento di burrasche
perché toccarla ora, perché intristirla?
Ah seguire il cammino che si allontana da tutto,
dove non stia già aspettando l'angoscia, la morte, l'inverno
con i suoi occhi tra la rugiada.
Pablo Neruda
Venti poesie d'amore e una canzone disperata, (1924)
11.
İki dağ arasına demirlemiş yarımay
göğün dışında gibi
Dönüp duruyor o gözler kazıcı, başıboş gece,
saymak için sudaki yıldız kırıntılarını.
Kaçıyor, arasında gözlerimin olup yas haçı.
Yüreğim bir çılgın teker gibi dönüp duruyor,
o mavi demirler ocağı, o sessiz boğuşma geceleri.
Öyle uzaktan gelen, uzaktan getirilen kız,
bakışı gök altında bazı bazı şimşekler çakan.
Uzun bir inilti, fırtına, öfke kasırgası geçiyor
durduramadan seni, yüreğimin ta tepesinden.
Al götür uykulu kökünü, kır parçala, saç savur ey mezarlar rüzgârı.
Sök ulu ağaçları öbür yanından onun.
Ama sen, apaydın kız, dumanın sorusu, başak.
Rüzgârın ışık vurmuş yapraklarla oluşturduğu.
Beyaz yangın zambağı o karanlık dağlar ardında,
ah elimden gelmez söylemek! Her bir şeyden yaratılmış o.
Ey göğsümü ikiye ayıran bun bıçağı,
onun gülümsemediği bir yolu geçme saati bu saat.
Çamlar gömen fırtına, acıların yeniden, karmakarış havalanması,
ne diye el sürmeli şimdi ona, çekmeli onu?
Ah, izlemeli her şeyden uzaklaşan yolu,
kesmediği yolu yürek daralmasının, ölümün, kışm,
çiyler arasında açılan gözleriyle.
Pablo Neruda - (Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz bir Şarkı)
Çeviri: Sait Maden
XI.
İki dağın arasına demirlemiş yarım ay
neredeyse dışında gökyüzünün.
Dönen, devinen gece, gözlerin kazıyıcısısın sen.
Ama bak, kaç tane yıldız parçalanmış gölcükte.
Kaçan kirpiklerimin arasına çizer hüznün haçını.
O mavi metallerin demircisi, o sessiz savaşların gecesi,
dönüp durur yüreğim çılgın bir çember gibi.
Bir kız, gelmiş, bırakılmış uzaklardan buraya,
gök altında şimşek gibi çakar bakışları bazen.
Ağıtlar, acı sözcükler, hiddet burgacı,
gider yüreğime, durdurmadan seni.
Mezarların uzak rüzgârı, ez ve parçala uykuda boğulan kökünü.
O büyük ağaçları kökleriyle sök getir onun ardından.
Fakat sen, ey güzel kız, başak gibisin, dumanın sorusu gibi.
Rüzgârın ışıklı yapraklarını biçimleyen oydu.
Gecesel dağların ardında, yangınların beyaz zambağı,
ah, ne kadar da yetersiz sözcükler! Her şeyden yaratılmıştı o.
Ey kaygı, yarmıştın göğsümü büyük bıçaklarınla,
onun gülümsemediği başka bir yolu izlemenin zamanıdır şimdi.
Çanları gömen fırtına, kasırgaların karartılmış kaçışı,
neden dokunmalı ki ona? Neden doldurmalı onu hüzünle?
Ah, her şeyden ayrılan yolu izlemek,
kaygının, ölümün ya da kışın gözetlemediği
açık gözlerle çiyin yıkanmışlığında!
Pablo Neruda
Çeviri: İsmail Haydar Aksoy
[“Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı”dan]
Van Gogh's night |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder