5 Kasım 2014 Çarşamba

From the land of exile to the capital of capitals / Sezai Karakoç

FROM THE LAND OF EXILE TO THE CAPITAL OF CAPITALS

First I was banished from your heart
And in a way all my exiles continue that banishment
Beyond all ceremonies, feasts, services, holy days
I came to you, came to you on my knees
I came to beg forgiveness, though I don't deserve forgiving
Don't prolong my worldly banishment
Wheedle the sun away from springtime
Drag it out of this most incurable of loves
That which is blown into my heart
Like a cloud of dust
Oh don't prolong my worldly banishment
I am so very tired you can tell it
From my feet and not from my shoes
The lamps are crooked
Mirrors scorpion angels
Time, a last vision of the stricken horse
A home is no inheritance but inheritance's phantasm
Oh what my heart gives birth to
What it raises up and suckles
Made of bird feathers
And bird's milk
At night and in daytimes
Erected like a monument to humanity
Beloved
Most beloved
Oh, beloved
Don't prolong my worldly banishment

It was you I talked about in all the poems
If I said "Suna" if I said "Leyla" it was you
Images of Salome and Sheba's Queen I used to hide that it was you
My concealments were all in vain, so plainly, obviously it is you
Birds take wing in imitation of your heart
Spring gathers its blossoms from your hands
From your eyes the sea becomes aware of endlessness
Oh tenderest and most profound of hearts
Beloved
Most beloved
Oh, beloved
Don't prolong my worldly banishment

Years passed, the plow left undying traces on the earth
I reached to the stars and asked of you in midnights
In penthouses, in basements
Matchless lamp, your shadow illuminates my night
In Kanlica, in Emirgân
In the leaden dawn of Kandilli
I talked and talked with you in the spring and summer of a life
And now, in its suddenly appearing autumn
I came to you, came to you on my knees
I came to beg forgiveness though I don't deserve forgiving
Oh contemporary Jerusalem (Mary)
Oh Egypt bearing her secret in her breast (Zuleyha)
Oh heart of mercy that grants softness to silk
Beloved
Most beloved
Oh, beloved
Don't prolong my worldly banishment

I saw the mountains tumble down in a Venus glass
Was sold as a slave in the bazaar of bazaars
On Constantine's wall I saw the sun grow pale
Burned with visions of you in the neighborhood of dreams
It's your shadow ever reflected in the fountain of eternal life
Now when I am wrapped in thoughts of death
Terrified by unpaid accounts
I came to you, came to you on my knees
I came to beg forgiveness though I don't deserve forgiving
Beloved
Most beloved
Oh, beloved
Don't prolong my worldly banishment

What news is there from the birds of your homeland
There is a springtime that rises even from the grave
What can love's executioner do so long as there's a beloved
Beyond non-being and being there's a Being
The fault is not all mine burning breaking me there's a curse
There are lines to be sung inspired by this song
Don't you ever say fate for beyond fate there's a fate
Whatever they might do there's a providence coming from the empty sky
So what if the sun sinks, there's an architect restoring the night
If I am burnt there's a fortress built of my ashes
There is a victory growing defeat by defeat
In you there's the key to reaching the secret of all secrets
In your breast there is a vein that summons your exiles to return
I won't give up hope in you, there's a tree called mercy in your heart

Beloved
Most beloved
Oh, beloved

Sezai Karakoç (b. 1933) Turkish poet.

Translated by Walter G. Andrews

(From An Anthology of Turkish Literature, Edited by Kemal Sılay)





SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE

IV

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili
En sevgili
Ey sevgili

Sezai Karakoç


Ines Sastre, Milan, Italy, 1989,
by Ferdinando Scianna

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder