The photographic chamber of the eye
records bare painted walls, while an electric light
lays the chromium nerves of plumbing raw;
such poverty assaults the ego; caught
naked in the merely actual room,
the stranger in the lavatory mirror
puts on a public grin, repeats our name
but scrupulously reflects the usual terror.
Just how guilty are we when the ceiling
reveals no cracks that can be decoded? when washbowl
maintains it has no more holy calling
than physical ablution, and the towel
dryly disclaims that fierce troll faces lurk
in its explicit folds? or when the window,
blind with steam, will not admit the dark
which shrouds our prospects in ambiguous shadow?
Twenty years ago, the familiar tub
bred an ample batch of omens; but now
water faucets spawn no danger; each crab
and octopus -- scrabbling just beyond the view,
waiting for some accidental break
in ritual, to strike -- is definitely gone;
the authentic sea denies them and will pluck
fantastic flesh down to the honest bone.
We take the plunge; under water our limbs
waver, faintly green, shuddering away
from the genuine color of skin; can our dreams
ever blur the intransigent lines which draw
the shape that shuts us in? absolute fact
intrudes even when the revolted eye
is closed; the tub exists behind our back;
its glittering surfaces are blank and true.
Yet always the ridiculous nude flanks urge
the fabrication of some cloth to cover
such starkness; accuracy must not stalk at large:
each day demands we create our whole world over,
disguising the constant horror in a coat
of many-colored fictions; we mask our past
in the green of Eden, pretend future's shining fruit
can sprout from the navel of this present waste.
In this particular tub, two knees jut up
like icebergs, while minute brown hairs rise
on arms and legs in a fringe of kelp; green soap
navigates the tidal slosh of seas
breaking on legendary beaches; in faith
we shall board our imagined ship and wildly sail
among sacred islands of the mad till death
shatters the fabulous stars and makes us real.
(1956)
Sylvia Plath
CUENTO DE UNA TINA
El compartimiento fotográfico del ojo registra las paredes pintadas
peladas, mientras que una luz eléctrica pone los nervios del cromo de
la plomería crudos; tal pobreza asalta a ego; desnudo cogida en el
cuarto simplemente real, el extranjero en el espejo del servicio pone
encendido una mueca pública, repite nuestro nombre pero refleja
escrupulosamente el terror generalmente.
¿Apenas cómo son culpables somos cuando el techo no revela ninguna
grieta que pueda ser descifrada? ¿cuándo el washbowl la mantiene
tiene llamar más santo que la ablución física, y la toalla niega
seco que las caras feroces del troll están al acecho en sus dobleces
explícitos? ¿o cuándo la ventana, oculta con vapor, no admitirá la
obscuridad que cubre nuestras perspectivas en sombra ambigua?
Hace veinte años, la tina familiar crió una hornada amplia de
presagios; pero ahora regar los grifos no frezan ningún peligro; cada
cangrejo y pulpo -- el scrabbling justo más allá de la visión,
esperando una cierta rotura accidental en ritual, para pulsar -- se va
definitivamente; el mar auténtico lo niega y desplumará la carne
fantástica abajo al hueso honesto.
Tomamos la zambullida; debajo del agua nuestros miembros dudan, se
ponen verde débilmente, estremeciéndose lejos del color genuino de
la piel; ¿pueden nuestros sueños velar siempre las líneas
intransigentes que dibujan la forma que nos cierra adentro? el hecho
absoluto impone incluso cuando el ojo rebelado es cerrado; la tina
existe detrás de nuestra parte posteriora; sus superficies que
brillan son en blanco y verdades.
Con todo los flancos desnudos ridículos impulsan siempre la
fabricación de un poco de paño para cubrir tal starkness; la
exactitud no debe acechar en grande: cada día nos exige crea nuestro
mundo entero encima, disfrazando el horror constante en una capa de
ficciones mucho-coloreadas; enmascaramos nuestro pasado en el verde de
Eden, fingimos la fruta brillante del futuro podemos brotar del
ombligo de esta actual basura.
En esta tina particular, dos rodillas
jut para arriba como los icebergs, mientras que los pelos marrones
minuciosos se levantan en los brazos y las piernas en una franja del
quelpo; el jabón verde navega el de marea chapotea de los mares que
se rompen en las playas legendarias; en la fe subiremos a nuestra nave
imaginada y navegaremos violentamente entre las islas sagradas del
enojado hasta que la muerte rompe las estrellas fabulosas y nos hace
verdaderos.
(1956)
Sylvia Plath
http://worlds-poetry.com/sylvia_plath/tale_of_a_tub
BİR KÜVET HİKAYESİ
Gözün fotoğraf odası
kaydeder sade boyanmış duvarları, elektrik ışığı
kırbaçlarken su tesisatının krom sinirlerini;
böylesi bir yoksulluk saldırır benliğe; çıplak
yakalanır o sadece gerçek odada,
lavabo aynasındaki yabancı
umumi bir gülüş takınır, tekrarlar adlarımızı
fakat olağan terörü dikkatle yansıtır.
Tam olarak ne kadar suçluyuz biz, tavanda
şifrelenebilecek bir çatlak olmadığında? leğen
dolduğunda, fiziksel yıkanmadan başka herhangi bir
kutsal çağrı bulunmaz mı, ve havlu
apaçık kıvrımlarında şu vahşi cin yüzlerimizin
saklandığını reddeder mi kuruca? veya buharla körleştiğinde
pencere itiraf etmez mi belli belirsiz gölgedeki
görüntülerimizi sarmalayan karanlığı?
Yirmi yıl önce, tanıdık bir küvet
üretmişti yeterli bir yığın alameti; fakat şimdi
su muslukları tehlike yumurtlamıyor artık; her yengeç
ve ahtapot eşelenmesi sadece ardında görüntünün,
beklemekte bazı ayinsel rastgele
ortaya çıkışları, çarpmak mı – büsbütün gitti;
gerçek deniz yadsır onları ve koparır
enfes eti ta dürüst kemiğe dek.
Atlıyoruz suya, suyun altında kollarımız bacaklarımız
titreşir, hafifçe yeşil, tenin gerçek renginden
uzaklaşır titreyerek; bizleri kapatan biçimi
çizen uzlaşmaz çizgileri bir daha bulanıklaştırır mı ki
düşlerimiz? salt gerçek
zorla girer içeri asi göz
kapalı olsa da; ardımızda var olmayı sürdürür küvet:
pırıltılı yüzeyleri kaygan ve gerçektir.
Gene de her zaman saçmasapan çıplak taraflar ısrar eder
bazı kumaşların imalatına, örtsün diye böylesi yalınlıkları;
doğruluk sinsice yaklaşmamalı genel olarak:
her günün talebi bütün dünyayı yeniden yaratmamızdır,
çok renkli romanlardan bir paltoyla saklamak
o daimi dehşeti; maskeleriz geçmişimizi cennetin yeşilinde,
şu anın bu döküntüsünün ortasında geleceğin parıltılı meyvesinin
filizleneceğine inanmış rolünü oynarız hepimiz.
Bu özel küvette, iki diz kapağı çıkıntı yapar
buzdağları misali, kollardan ve bacaklardan
ufacık kahverengi saçlar yükselir yosunların bir püskülünde;
yeşil sabun denizlerin gelgit çalkantısıyla gezer durur
vurarak efsanevi sahillere; inançla
borda edeceğiz hayali gemimizi ve serkeşçe yelken açacağız
çılgınlığın kutsal adaları boyunca, ta ki bu olağanüstü yıldızları
ölüm paramparça edene ve bizi gerçek kılana dek.
(1956)
Sylvia Plath
Çeviri: İsmail Haydar Aksoy
Photo by Peter Martin |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder