16 Şubat 2018 Cuma

No tan alto / Pablo Neruda

NO TAN ALTO

De cuando en cuando y a lo lejos
hay que darse un baño de tumba.

Sin duda todo está muy bien
y todo está muy mal, sin duda.

Van y vienen los pasajeros,
crecen los niños y las calles,
por fin compramos la guitarra
que lloraba sola en la tienda.

Todo está bien, todo está mal.

Las copas se llenan y vuelven
naturalmente a estar vacías
y a veces en la madrugada,
se mueren misteriosamente.

Las copas y los que bebieron.

Hemos crecido tanto que ahora
no saludamos al vecino
y tantas mujeres nos aman
que no sabemos cómo hacerlo.

Qué ropas hermosas llevamos!
Y qué importantes opiniones!

Conocí a un hombre amarillo
que se creía anaranjado
y a un negro vestido de rubio.

Se ven y se ven tantas cosas.

Vi festejados los ladrones
por caballeros impecables
y esto se pasaba en inglés.
Y vi a los honrados, hambrientos,
buscando pan en la basura.

Yo sé que no me cree nadie.
Pero lo he visto con mis ojos.

Hay que darse un baño de tumba
y desde la tierra cerrada
mirar hacia arriba el orgullo.

Entonces se aprende a medir.
Se aprende a hablar, se aprende a ser.
Tal vez no seremos tan locos,
tal vez no seremos tan cuerdos.
Aprenderemos a morir.
A ser barro, a no tener ojos.
A ser apellido olvidado.

Hay unos poetas tan grandes
que no caben en una puerta
y unos negociantes veloces
que no recuerdan la pobreza.
Hay mujeres que no entrarán
por el ojo de una cebolla
y hay tantas cosas, tantas cosas,
y así son, y así no serán.

Si quieren no me crean nada.

Sólo quise enseñarles algo.

Yo soy profesor de la vida,
vago estudiante de la muerte
y si lo que sé no les sirve
no he dicho nada, sino todo.

Pablo Neruda - Estravagario [1957-1958]





NOT SO HIGH

Occasionally and remotely
You need to indulge in a tomb bath.

No doubt everything is all right
And pretty bad, no doubt about that.

Passengers come and go,
Kids grow up and streets follow suit,
We bought at last the guitar
That was strumming alone in the shop.

Everything is all right, everything is so bad.

Wine glasses fill up and
Empty themselves naturally,
And sometimes at dawn
They die away mysteriously.

Both the glasses and the drinkers.

We’ve outgrown ourselves so much
We don’t even say hi to our neighbor
And so many women love us now
We can’t even handle it.

How glamorous our outfits!
And how elevated our opinions!

I met this yellow man
Who thought himself to be a red-head,
And a black man passing for blond.

One sees so many things these days.
I saw thieves celebrated
As irreproachable gentlemen,
And this all was in English to boot.
And I saw honest men, starving,
Scavenging for food in garbage.

I know nobody believes me.
But I saw it with my own eyes.

You need to take a tomb bath
And look upwards at your pride
From the earthly enclosure.

It is then that you learn to measure things.
You learn to talk, you learn to be.
We may not be so crazy after all,
We may not be so sane.
We’ll learn to die.
To turn into mud and have no eyes.
To shun one’s lineage.

There are poets so great
No gate is big enough for them,
And fast dealmakers
Oblivious of poverty.
There are women who wouldn’t pass
Through the narrowest drain
And there are things, so many things,
Some are and some are not meant to be.

Don’t believe me if you don’t want to.
I just wanted to show you something.

I am a teacher of life,
An idle student of death,
And if you don’t need what I know,
Then I haven’t told you anything — but everything.

Pablo Neruda





ÖYLE YUKARIDAN DEĞİL

Arada sırada ve uzaklarda,
kendi mezarında bir banyo yapmak gerek.

Şüphesiz, her şey çok iyi,
her şey çok kötü, şüphesiz.

Yolcular gelip geçiyor,
büyüyor çocuklar ve sokaklar,
sonunda alıyoruz dükkanda
tek başına ağlayan o gitarı.

Her şey çok iyi, her şey çok kötü.

Bardaklar doluyor ve tekrar
boşalıyor, doğal olarak
ve bazen tan vaktinde
ölüyorlar sırra kadem basarak.

Bardaklar ve içenler.

O kadar büyüdük ki artık
selam vermiyoruz komşumuza
ve öyle çok kadın seviyor ki bizi
anlamıyoruz bile nasıl olduğunu.

Ne güzel elbiselerimiz var!
Ne önemli düşüncelerimiz!

Portakal rengi olduğuna inanan
sarı bir adam tanıdım
ve bir siyahi, sarışın giysiler içinde.

Öyle şeyler, öyle şeyler görülüyor ki.

Kusursuz beyefendilerin şölen
verdiği hırsızlar gördüm,
İngilizce oluyordu tüm bunlar.
Ve onurlular, açlar gördüm,
çöplüklerde ekmek ararlar.

Kimsenin inanmadığını biliyorum bana.
Kendi gözlerimle gördüm bunları ama.

Kendi mezarında bir banyo yapmak gerek
arada, ve o kapanmış topraktan,
aşağıdan bakmak şu gurura.

O zaman öğrenilir tartmak.
Konuşmak öğrenilir, var olmak.
Belki bu kadar çılgın olmayız o zaman,
bu kadar ihtiyatlı olmayız belki.
Ölmeyi öğreniriz.
Çamur olmayı, gözleri olmamayı.
Unutulmuş bir isim olmayı.

Bazı büyük şairler var,
kapılardan geçmezler,
ve bazı işadamları,
yokluğu hatırlamazlar.
Kadınlar var
gözü soğandan yaşarmamış,
daha neler var, neler,
böyleler ama böyle olmayacaklar.

İsterseniz inanmayın bana.

Sadece bir şey öğretmek istedim size.

Hayat profesörüyüm ben,
serseri öğrencisi ölümün
ve bildiklerim eğer, işinize yaramıyorsa,
hiçbir şey demedim size; her şeyden başka.

Pablo Neruda

Çeviri: Bülent Kale


Pablo Neruda

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder