Voz insufrible, diseminada
sal, substituida
ceniza, ramo negro
en cuyo extremo aljófar aparece la luna
ciega, por corredores enlutados de cobre.
Qué material, qué cisne hueco
hunde en la arena su desnudo agónico
y endurece su luz líquida y lenta?
Qué rayo duro rompe su esmeralda
entre sus piedras indomables hasta
cuajar la sal perdida?
Tierra, tierra
sobre el mar, sobre el aire, sobre el galope
de la amazona llena de corales:
bodega amontonada donde el trigo
duerme en la temblorosa raíz de la campana:
oh madre del océano!, productora
del ciego jaspe y la dorada sílice:
sobre tu pura piel de pan, lejos del bosque
nada sino tus líneas de secreto,
nada sino tu frente de arena,
nada sino las noches y los días del hombre,
pero junto a la sed del cardo, allí
donde un papel hundido y olvidado, una piedra
marca las hondas cunas de la espada y la copa,
indica los dormidos pies del calcio.
Pablo Neruda
Canto General - (Canto General de Chile VII)
ATACAMA
Insufferable voice, disseminated
salt, substituted
ash, black bouquet
on whose extreme dewdrop the blind moon
rises, through grieving galleries of copper.
What matter, what hollow swan
plunges its naked agony into the sand
and hardens its slow liquid light?
What hard thunderbolt shatters its emerald
amid the indomitable stones until
the lost salt congeals?
Land, land
above the sea, above the air, above the gallop
of the horsewoman full of coral:
heaping granary where wheat
sleeps in the bells’ tremulous root:
O mother of the ocean!, maker
of blind jasper and golden silica:
upon your pure skin of bread, far from the forest,
nothing but your secret lines,
nothing but mankind’s days and nights,
but beside the thistle’s thirst, where
there’s a submerged and forgotten paper, a stone
marks the deep cradles of sword and cup,
indicates the calcium’s sleeping feet.
Pablo Neruda
Translated by Jack Schmitt
ATACAMA
Dayanılmaz ses, serpiştirilmiş
tuz, başkasının yerine geçen
kül, en uçtaki çiy incisinde
hüzünlü bakır dehlizlerde
kör ayın ortaya çıktığı siyah dal.
Hangi madde, içi boş hangi kuğu
batırıyor ölen çıplaklığını kumda
ve pekiştiriyor akıcı, yavaş ışığını?
Yılmaz taşlarının arasında hangi sert ışın eziyor
kendi yakutunu,
kaybolmuş tuzu katılaştırana dek?
Toprak, toprak
üzerinde denizin, üzerinde rüzgârın, üzerinde
mercanlarla süslenmiş dörtnalında amazonun:
Çanın titreyen kökünde
buğdayın uyuduğu dolu silolar:
Ah, okyanusun anası! Kör yeşimden
ve altın çakmaktaşından çiftçi kadın:
Ekmekten temiz teninde, uzağında ormanın,
sadece gizemli çizgiler var,
sadece kumdan alnın var senin,
sadece insanların geceleri ve gündüzleri var,
fakat senin dikeninin susuzluğu yakınında, gömülmüş
unutulmuş bir kağıdın bulunacağı yerde, bildiriyor
bir taş kılıcın ve arzunun derin beşiklerini,
işaretliyor kirecin uyuyan ayaklarını.
Pablo Neruda
[“Evrensel Şarkı”nın yedinci bölümü “Şili’nin Evrensel Şarkısı”ndan]
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Desert of Atacama, 1963, by Sergio Larrain |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder