"Mein Herr, daß ich vor ungefähr zehn Jahren anfing, alles, was ich produziere, zuerst scheu und andächtig mit Bleistift hinzuskizzieren, wodurch der Prozeß der Schriftstellerei naturgemäß eine beinahe in’s Kolossale gehende, schleppende Langsamkeit erfuhr. Ich verdanke dem Bleistiftsystem, das mit einem folgerichtigen, büreauhaften Abschreibesystem verquickt ist, wahre Qualen, aber diese Qual lehrte mich Geduld, derart, daß ich im Geduldhaben ein Künstler geworden bin.
(...)
Für mich jedoch hat die Bleistifterei eine Bedeutung. Für den Schreiber dieser Zeilen gab es nämlich einen Zeitpunkt, wo er die Feder schrecklich, fürchterlich haßte, wo er ihrer müde war, wie ich es Ihnen kaum zu schildern imstand bin, wo er ganz dumm wurde, so wie er sich ihrer nun ein bißchen zu bedienen begann, und um sich von diesem Schreibfederüberdruß zu befreien, fing er an, zu bleistifteln, zu zeichnelen, zu gfätterlen. Für mich ließ es sich mit Hülfe des Bleistiftes wieder beser spielen, dichten; es schien mir, die Schriftstellerlust lebe dadurch von neuem auf. Ich darf Sie versichern, daß ich (es begann dies schon in Berlin) mit der Feder einen wahren Zusammenbruch meiner Hand erlebte, eine Art Krampf, aus dessen Klammern ich mich auf dem Bleistiftweg mühsam, langsam befreite. Eine Ohnmacht, ein Krampf, eine Dumpfheit sind immer etwas körperliches und zugleich seelisches. Es gab also für mich eine Zeit der Zerrüttung, die sich gleichsam in der Handschrift, im Auflösen derselben, abspiegelte und beim Abschreiben aus dem Bleistiftauftrag lernte ich knabenhaft wieder – schreiben."
Robert Walser
(Robert Walser, so in einem Brief an Max Rychner vom 20. Juni 1927.)
"Approximately ten years ago I began to first shyly and reverentially sketch out in pencil everything I produced, which naturally imparted a sluggishness and slowness to the writing process that assumed practically colossal proportions. This pencil system, which is inseparable from a logically consistent, office-like copying system, has caused me real torments, but this torment taught me patience, such that I now have mastered the art of being patient.
(...)
This pencil method has great meaning for me. The writer of these lines experienced a time when he hideously, frightfully hated his pen, I can’t begin to tell you how sick of it he was; he became an outright idiot the moment he made the least use of it; and to free himself from this pen malaise he began to pencil-sketch, to scribble, fiddle about. With the aid of my pencil I was better able to play, to write; it seemed this revived my writerly enthusiasm. I can assure you (this all began in Berlin) I suffered a real breakdown in my hand on account of the pen, a sort of cramp from whose clutches I slowly, laboriously freed myself by means of the pencil. A swoon, a cramp, a stupor -- these are always both physical and mental. So I experienced a period of disruption that was mirrored, as it were, in my handwriting and its disintegration, and when I copied out the texts from this pencil assignment, I learned again, like a little boy, to write."
Robert Walser
(From a letter to Max Rychner dated June 20, 1927.)
"Biliniz ki beyefendi, yaklaşık on yıl önce ürettiğim her şeyin taslağını, çekine çekine ve hülyalara dalarak, önce kurşunkalemle yazmaya başladım. Bu da elbette yazma sürecine, neredeyse devasa boyutlarda, bıktırıcı bir yavaşlık yüklüyordu. Son derece tutarlı ve adeta bürokratik bir kopya sistemiyle at başı giden kurşunkalem sisteminden gerçek bir azap çekiyordum ama bu işkence bana sabrı öğretti. Öyle ki sabretme sanatında usta oldum.
(...)
Bir metnin kaleme alınması çevresinde doğan böylesi bir bilgiçlik gösterisini gülünç bulacaksınız belki de. Bununla birlikte kurşunkalem yöntemi benim için bir anlam taşıyor. Bu satırların yazarına dönecek olursak, gerçekten de öyle bir an geldi ki dolmakaleme karşı ürkütücü, korkutucu bir tiksintiye kapıldı. Size zar zor tarif edebileceğim bir ölçüde bıktı. Kullanmaya başlar başlamaz büsbütün aptallaşıyordu. Bu dolmakalem nefretinden kurtulmak için kurşunkalemle karalamalar yazmaya, taslaklar hazırlamaya, gırgır yapmaya koyuldu. Bana kalırsa kurşunkalem yardımıyla daha iyi oynayabiliyor, daha iyi yazabiliyordum: işte asıl o zaman yazmanın hazzı can buluyormuş gibi geliyordu bana. Sizi temin ederim ki dolmakalemle (Berlin’de başladı bu mesele) elimin gerçek anlamda başarısızlığa uğradığını yaşadım. Bir tür kramp, bir tür kıskaçtı bu. Kurşunkalem kullanmak zar zor, ağır ağır kurtardı beni bundan. Güçsüzlük, kramp, boğulma her zaman hem bedensel hem de zihinsel bir şeydir. Bir bakıma yazıya, yazının dağılıp bozulmasına yansıyan bir harap olma döneminden geçtim demek. Yazdıklarımı kurşunkalemle kopyalayarak ancak, yazmayı yeniden öğrenebildim, tıpkı küçük bir çocuk gibi.”
Robert Walser
(Max Rychner'e 20 Haziran 1927 tarihinde yazılmış bir mektuptan)
|
Robert Walser, Switzerland, 1940s, by Carl Seelig |