AGUA SEXUAL
Rodando a goterones solos,
a gotas como dientes,
a espesos goterones de mermelada y sangre,
rodando a goterones
cae el agua,
como una espada en gotas,
como un desgarrador río de vidrio,
cae mordiendo,
golpeando el eje de la simetría, pegando en las costuras del alma,
rompiendo cosas abandonadas, empapando lo oscuro.
Solamente es un soplo, más húmedo que el llanto,
un líquido, un sudor, un aceite sin nombre,
un movimiento agudo,
haciéndose, espesándose,
cae el agua,
a goterones lentos,
hacia su mar, hacia su seco océano,
hacia su ola sin agua.
Veo el verano extenso, y un estertor saliendo de un granero,
bodegas, cigarras,
poblaciones, estímulos,
habitaciones, niñas
durmiendo con las manos en el corazón,
soñando con bandidos, con incendios,
veo barcos,
veo árboles de médula
erizados como gatos rabiosos,
veo sangre, puñales y medias de mujer,
y pelos de hombre,
veo camas, veo corredores donde grita una virgen,
veo frazadas y órganos y hoteles.
Veo los sueños sigilosos,
admito los postreros días,
y también los orígenes, y también los recuerdos,
como un párpado atrozmente levantado a la fuerza
estoy mirando.
Y entonces hay este sonido:
un ruido rojo de huesos,
un pegarse de carne,
y piernas amarillas como espigas juntándose.
Yo escucho entre el disparo de los besos,
escucho, sacudido entre respiraciones y sollozos.
Estoy mirando, oyendo,
con la mitad del alma en el mar y la mitad del alma en la tierra,
y con las dos mitades del alma miro el mundo.
Y aunque cierre los ojos y me cubra el corazón enteramente,
veo caer un agua sorda,
a goterones sordos.
Es como un huracán de gelatina,
como una catarata de espermas y medusas.
Veo correr un arco iris turbio.
Veo pasar sus aguas a través de los huesos.
Pablo Neruda - (Residencia en la tierra 2 (1933-1935)
SEXUAL WATER
Rolling in big solitary raindrops,
in drops like teeth,
in big thick drops of marmalade and blood,
rolling in big raindrops,
the water falls,
like a sword in drops,
like a tearing river of glass.
it falls biting,
striking the axis of symmetry, sticking to the seams of the soul,
breaking abandoned things, drenching the dark.
It is only a breath, moister than weeping,
a liquid, a sweat, a nameless oil,
a sharp movement,
forming, thickening,
the water falls,
in big slow raindrops,
toward its sea, toward its dry ocean,
toward its waterless wave.
I see the vast summer, and a death rattle coming from a granary,
stores, locusts,
towns, stimuli,
rooms, girls
sleeping with their hands upon their hearts,
dreaming of bandits, of fires,
I see ships,
I see marrow trees
bristling like rabid cats,
I see blood, daggers, and women's stockings,
and men's hair,
I see beds, i see corridors where a virgin screams,
I see blankets and organs and hotels.
I see the silent dreams,
I accept the final days,
and also the origins, and also the memories,
like an eyelid atrociously and forcibly uplifted
I am looking.
And then there is this sound:
a red noise of bones,
a clashing of flesh,
and yellow legs like merging spikes of grain.
I listen, among the smack of kisses,
I listen, shaken between gasps and sobs.
I am looking, hearing,
with half my soul upon the sea and half my soul upon the land,
and with the two halves of my soul I look at the world.
And though I close my eyes and cover my heart entirely,
I see a muffled waterfall,
in big muffeled raindrops.
It is like a hurricane of gelatine,
like a waterfall of sperm and jellyfish.
I see a turbid rainbow form.
I see its waters pass across the bones.
Pablo Neruda - (Residence On Earth 2 (1933-1935)
Translated by Donald D. Walsh
CİNSEL SU
Ağır yalnız damlalarda,
dişler gibi damlalarda,
reçelden ve kandan dolgun damlalarda,
damlalardaki bir kılıç gibi,
hiddetli bir cam ırmak gibi,
suya düşen
ağır damlalarda,
düşüyor aşındıran şey,
çarpıyor o simetrik mihvere, yapışıyor ruhun çivilerine,
eziyor terk edilmiş şeyleri ve kanla suluyor karanlığı.
Sadece bir soluktur, gözyaşından daha da nemli,
bir sıvı gibi, bir ter, adsız bir yağ gibi,
oluşan ve sıkışan
keskin bir devinim,
düşüyor suya
yavaş ağır damlalarda
denizine doğru, kuru okyanusuna doğru,
susuz dalgasına doğru.
Görüyorum o muazzam yazı, ve bir çıtırtı
tahıl ambarından, görüyorum şarap mahzenlerini,
ağustosböceklerini, köyleri, cazibeleri,
odaları, elleri yüreklerinde uyuyan
ve düşlerinde haydutları ve yangınları gören
kızları,
görüyorum gemileri,
ilikten ağaçları
hiddetli kediler gibi dik bakışlı,
kanı görüyorum, hançerleri ve kadın çoraplarını
ve erkek saçlarını, görüyorum yatakları,
bir bakirenin çığlık attığı koridorları,
yün battaniyeleri ve organları ve otelleri.
Görüyorum suskun düşleri,
dayanıyorum o son günlere,
ve vesilelere, hatıralara,
acımasızca koparılmış bir göz kapağı gibi,
bakıp duruyorum.
Ve sonrasında şu ses:
kemiklerin kızıl bir gürültüsü,
etin birbirine yapışması,
ve birbirinde eriyen başaklar gibi sarı baldırlar.
Kulak veriyorum çırpıntılı öpüşlere, kulak veriyorum,
alçıyla hıçkırık sesleri arasında titremiş.
Bakıp duruyorum, kulak veriyorum,
denizde yarım ruhla, yarım yeryüzünde,
ve her iki ruhun yarı parçasıyla bakıyorum dünyaya.
Ve gözlerimi kapattığım ve kalbimi
büsbütün örttüğüm halde, görüyorum derin sesli
bir suyun düştüğünü ağır damlalarca.
Jelatinden bir tayfun gibi, spermalardan
ve denizanalarından bir çağlayan gibi.
Görüyorum bulanık gökkuşağının yükseldiğini.
Görüyorum sularının kemikler arasından sızdığını.
Pablo Neruda
Çeviri: İsmail Haydar Aksoy
("Yeryüzünde Birinci Konaklama"dan (1931-1935)
|
Photo by André Brito |