12 Haziran 2015 Cuma

Maybe, Someday / Yannis Ritsos

MAYBE, SOMEDAY

I want to show you these rose clouds in the night.
But you can't see. It's night—what can one see?

Now, I have no choice but to see with your eyes, he said,
so I'm not alone, so you're not alone. And really,
there's nothing over there where I pointed.

Only the stars crowded together in the night, tired,
like those people coming back in a truck from a picnic,
disappointed, hungry, nobody singing,
with wilted wildflowers in their sweaty palms.

But I'm going to insist on seeing and showing you, he said,
because if you too don't see, it will be as if I hadn't —
I'll insist at least on not seeing with your eyes —
and maybe someday, from a different directions, we'll meet.

Yannis Ritsos - (Parentheses / 1946-47)

Translated by Edmund Keeley





LO MISMO UN DÍA

Quiero enseñarte las nubes rosadas en la noche.
Pero tú no ves. Es de noche. ¿Qué vas a ver?

Entonces, todavía puedo mirar con tus ojos, dijo,
para no estar solo, para que no estés solo. La verdad,
no hay nada hacia allá, donde te indicaba.

Las estrellas, sólo; apretujadas en la noche, cansadas
como excursionistas que regresan en un camión
arrepentidos, soñolientos, sin cantar,
con las flores silvestres marchitas en sus palmas sudorosas.

Pero yo insistiré en ver y mostrarte, dijo,
porque si no ves tú también, es como si no hubiera visto
— insistiré por lo menos en no ver con tus ojos —
y lo mismo un día, por otro camino, nos encontraremos.

Yannis Ritsos - (Paréntesis / 1946-47)

Traducción de Román Bermejo López-Muñiz





BELKİ BİR GÜN

Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede.
Ama görmüyorsun. Gece olmuş-insan neyi görebilir ki?

Artık senin gözlerinle görmekten öte bir seçeneğim yok, diyor,
demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin. Gerçekten de
bir şey yok sana gösterdiğim yerde.

Sadece bir araya gelmiş yıldızlar, yorgun,
bir kır eğlencesinden kamyonla dönen insanlar gibi,
hayal kırıklığına uğramış, aç, hiç biri türkü söylemeyen,
terli avuçlarında ezik yaban çiçekleri.

Ama ben direteceğim, diyor, görmekte ve sana göstermekte
çünkü sen görmezsen, sanki ben de görmemiş olacağım-
hiç değilse senin gözlerinle görmemekte direteceğim-
ve belki bir gün buluşacağız başka yönlerden gelip.

Yannis Ritsos

Çeviri: Cevat Çapan - (Umarsız Penelope ve Başka Şiirler / 1974)


Photo by Ferdinando Scianna


5 Haziran 2015 Cuma

Morning / Yannis Ritsos

MORNING

She opened the shutters She hung the sheets over the sill.
She saw the day.
A bird looked at her straight in the eyes. "I am alone," she whispered.
"I am alive." She entered the room. The mirror too is a window.
If I jump from it I will fall in my own arms.

Yannis Ritsos

From Staying Alive, edited by Neal Astley





MAÑANA

Ella abrió los postigos. Colgó las sábanas sobre el
alféizar de la ventana. Descubrió el día.

Un pájaro la miró directamente a los ojos. "Estoy
sola", murmuró.

"Estoy viva." Entró a la habitación. También el
espejo es una ventana. Si salto desde él caería en mis propios brazos.

Yannis Ritsos

Traducción de Jaime Nualart





SABAH

Pancurları açtı kadın. Pencere pervazına serdi çarşafları.
Günü gördü.
Bir kuş baktı gözlerinin içine. "Yalnızım" diye mırıldandı kadın.
"Yaşıyorum". Odaya girdi. Ve ayna da bir penceredir.
Atlasam oradan, düşerim kendi kollarıma.

Yannis Ritsos

Çeviri: Özdemir İnce


From the series "The Mirror", by Robert Hutinski








4 Haziran 2015 Perşembe

El laberinto de la soledad / Octavio Paz

"El obrero moderno carece de individualidad. La clase es más fuerte que el individuo y la persona se disuelve en lo genérico. Porque esa es la primera y más grave mutilación que sufre el hombre al convertirse en asalariado industrial. El capitalismo lo despoja de su naturaleza humana —lo que no ocurrió con el siervo— puesto que reduce todo su ser a fuerza de trabajo, transformándolo por este solo hecho en objeto. Y como a todos los objetos, en mercancía, en cosa susceptible de compra y venta. El obrero pierde, bruscamente y por razón misma de su estado social, toda relación humana y concreta con el mundo: ni son suyos los útiles que emplea, ni es suyo el fruto de su esfuerzo. Ni siquiera lo ve. En realidad no es un obrero, puesto que no hace obras o no tiene conciencia de las que hace, perdido en un aspecto de la producción. Es un trabajador, nombre abstracto, que no designa una tarea determinada, sino una función."

Octavio Paz - (El Laberinto De La Soledad)





"The modern worker lacks individuality. The class is stronger than the individual and his personality dissolves in the generic. That is the first and gravest mutilation a man suffers when he transforms himself into an industrial wage earner. Capitalism deprives him of his human nature (this does not happen to the servant) by reducing him to an element in the work process, i.e., to an object. And like any object in the business world, he can be bought and sold. Because of his social condition he quickly loses any concrete and human relationship to the world. The machines he operates are not his and neither are the things he produces. Actually he is not a worker at all, because he does not create individual works or is so occupied with one aspect of production that he is not conscious of those he does create. He is a laborer, which is an abstract noun designating a mere function rather than a specific job."

Octavio Paz - (The Labyrinth of Solitude)





"Çağdaş emekçi bireysellikten yoksundur. Sınıf olgusu bireyden güçlü olduğu için üretim sırasında emekçi kişiliğini yitirir. Endüstri emekçisi olurken bireyselliğini yitirmek insanın başına gelebilecek ilk ve en korkunç parçalanmadır. Kapitalizm insanı da üretim sürecinin bir ögesi düzeyine düşürmekle, işçiyi insanca yaşamdan yoksun bırakır. Üretim sürecindeki herhangi bir araç gibi, emek, yani emekçi insan da satılabilir ve satın alınabilir. Toplumsal durumundan dolayı emekçi insan dünya ile kurduğu insanca ilişkilerini çabucak yitirir. İşlettiği makineler onun kendi malı olmadığı gibi, ürettiği mallar da onun değildir. Çünkü kişisel şeyler üretmez ve üretimin tek bir yönüyle ilgilendiği için yaratıcı olanların ayrımına varamaz. O bir işçidir."

Octavio Paz - (Yalnızlık Dolambacı)


Power house mechanic working
on steam pump, 1920, by Lewis Hine



3 Haziran 2015 Çarşamba

Cien Años de Soledad / Gabriel García Márquez

"Intrigado con ese enigma, escarbó tan profundamente en los sentimientos de ella, que buscando el interés encontró el amor, porque tratando de que ella lo quisiera terminó por quererla."

Gabriel García Márquez - (Cien Años de Soledad)





"Intrigued by that enigma, he dug so deeply into her sentiments that in search of interest he found love, because by trying to make her love him he ended up falling in love with her."

Gabriel García Márquez - (One Hundred Years of Solitude)





"Aklını bu kuşkuya kaptıran Aureliano Segundo, kadının duygularını irdelemeye başladı; öylesine derine indi ki, ilgi ararken aşkı buldu. Çünkü kendini kadına sevdirmeye çalışırken sonunda kendisi ona âşık oldu."

Gabriel García Márquez - (Yüzyıllık Yalnızlık)


Complicità by Sonia Mutti


Complicità by Sonia Mutti