9 Temmuz 2013 Salı

2666 / Roberto Bolaño

"UTILIDAD. Pero el sol tiene su utilidad, eso a nadie con dos dedos de frente se le escapa, dijo Seaman. De cerca es el infierno, pero de lejos es útil y hermoso, sólo un vampiro sería incapaz de reconocerlo. Después empezó a hablar de las cosas que antes eran útiles, sobre las cuales había consenso, y que ahora más bien inspiraban desconfianza, como las sonrisas, en la década de los cincuenta, por ejemplo, dijo, una sonrisa te abría puertas. Yo no sé si podía abrirte caminos, pero indudablemente puertas sí que te abría. Ahora una sonrisa inspira desconfianza.

Antes, si eras vendedor y entrabas en algún sitio, lo mejor era hacerlo con una gran sonrisa. Lo mismo si eras camarero que ejecutivo, secretaria, médico, guionista o jardinero. Los únicos que no sonreían nunca eran los policías y los funcionarios de prisiones. Ésos siguen igual. Pero los demás, todos procuraban sonreír. Fue la edad de oro de los dentistas de los Estados Unidos de América. Los negros, por supuesto, siempre sonreían. Los blancos sonreían. Los asiáticos. Los hispanos.

Ahora sabemos que detrás de una sonrisa puede ocultarse tu peor enemigo. O, dicho de otro modo, ya no confiamos en nadie, empezando por los que sonríen, pues sabemos que éstos intentan conseguir algo de ti. Sin embargo la televisión americana está llena de sonrisas y de dentaduras cada vez más perfectas.

¿Quieren que depositemos nuestra confianza en ellos? No.

¿Quieren hacernos creer que son buenas personas, incapaces de hacer daño a nadie? Tampoco. En realidad no quieren nada de nosotros. Sólo quieren enseñarnos sus dentaduras, sus sonrisas, sin pedirnos nada a cambio salvo nuestra admiración. Admiración.

Quieren que los miremos, eso es todo. Sus dentaduras perfectas, sus cuerpos perfectos, sus modales perfectos, como si ellos se estuvieran permanentemente desgajando del sol y fueran trozos de fuego, pedazos de infierno ardiente, cuya presencia en este planeta únicamente obedece a la necesidad de pleitesía."

Roberto Bolaño - (2666)

http://es.wikipedia.org/wiki/Roberto_Bola%C3%B1o





"USEFULNESS. But the sun has its uses, as any fool knows, says Seaman. From up close it’s hell, but from far away you’d have to be a vampire not to see how useful it is, how beautiful. Then he began to talk about things that were useful back in the day, things once generally appreciated but now distrusted instead, like smiles. In the fifties, for example, he said, a smile opened doors for you. I don’t know if it could get you places, but it could definitely open doors. Now nobody trusts a smile. Before, if you were a salesman and you went in somewhere, you’d better have a big smile on your face. It was the same thing no matter whether you were a waiter or a businessman, a secretary, a doctor, a scriptwriter, a gardener. The only folks who never smiled were cops and prison guards. That hasn’t changed. But everybody else, they all did their best to smile. It was a golden age for dentists in America. Black folks, of course, were always smiling. White folks smiled. Asian folks. Hispanic folks. Now, as we know, our worst enemy might be hiding behind a smile. Or to put it another way, we don’t trust anybody, least of all people who smile, since we know they want something from us. Still, American television is full of smiles and more and more perfect-looking teeth. Do these people want us to trust them? No. Do they want us to think they’re good people, that they’d never hurt a fly? No again. The truth is they don’t want anything from us. They just want to show us their teeth, their smiles, and admiration is all they ask for in return. Admiration. They want us to look at them, that’s all. Their perfect teeth, their perfect bodies, their perfect manners, as if they were constantly breaking away from the sun and they were little pieces of fire, little pieces of blazing hell, here on this planet simply to be worshipped."

Roberto Bolaño - (2666)

Translated by Natasha Wimmer

 http://en.wikipedia.org/wiki/Roberto_Bolaño





"İŞE YARAMAK. Herkesin bildiği gibi güneşin pek çok yararı vardır, dedi Seaman. Yakınına gittiğinizde cehennem olabilir ama uzaktan bakıldığında onun ne kadar yararlı, ne kadar güzel olduğunu görmemek için vampir olmak gerekir. Bu sözlerin ardından, gülümsemeler gibi eskiden yararlı olan ve herkesin takdir ettiği ama artık insanda güvensizlik yaratan şeylerden bahsetmeye başladı. Örneğin 50’lerde, bir gülümseme insana pek çok kapıyı açabilirdi, dedi. Bir yerlere gelmesini sağlar mıydı bilmiyorum ama kapıları açardı. Artık kimse gülümsemelere güvenmiyor. Eskiden satıcıların gülümsemeyi bilmesi gerekirdi, iyi iş yapmanın sırrı gülümsemekti. Garson, iş adamı, sekreter, doktor, senarist veya bahçıvan olmanız fark etmezdi. Sadece polisler ve gardiyanlar gülümsemezdi. İşin o kısmı değişmedi, ama geri kalan her şey değişti. 50’li yıllar, Amerikalı diş doktorlarının altın çağıydı. Siyahlar elbette her zaman gülümsüyordu, beyazlar gülümsüyordu, uzak doğulular gülümsüyordu, Güney Amerikalılar gülümsüyordu. Oysa bugünlerde, yüzümüze gülümseyen bir insan, içten içe en büyük düşmanımız olabilir. Başka türlü ifade edecek olursam, artık hiç kimseye, özellikle de gülümseyen insanlara, güvenmiyoruz çünkü bizden bir şey isteyeceklerini biliyoruz. Amerikan televizyonu gülümsemeler ve gün geçtikçe daha mükemmel görünen dişlerle dolu. Onlara güvenmemiz bekleniyor mu? Hayır. Televizyondaki gülümseyen insanların iyi insanlar olduklarını, sineği dahi incitmeyeceklerini düşünmemiz bekleniyor mu? Yine hayır. Gerçek şu ki, bizden hiçbir şey beklenmiyor. Televizyondaki o insanlar bizden hiçbir şey istemiyor. Tek istedikleri bize dişlerini, gülümsemelerini göstermek ve bunun karşılığında onlara hayran olmamızı bekliyorlar. Hayranlık. Onlara bakmamızı istiyorlar, hepsi bu. Mükemmel dişlerine, mükemmel vücutlarına, mükemmel tavırlarına tapmamızı bekliyorlar, hepsi de güneş’ten kopmuş birer ateş parçası, tapılmak için sıradan gezegenimize düşmüşler."

Roberto Bolaño - (2666)

İspanyolcadan çeviren: Zeynep Heyzen Ateş (Pegasus Yayınları)




Biyografi:

Şili'nin Santiago kentinde doğdu. Çocukluğu Los Angeles, Valparaiso, Quilpe, Viña del Mar gibi kentlerde geçti. On üç yaşında ailesiyle birlikte Meksika'ya yerleşti. Yeniyetmelik yıllarını Meksiko Kent Kütüphanesi'ne kapanıp okuyarak geçirdi. 1973 yılında Salvador Allende'nin sosyalist reform sürecine katılmak için neredeyse bütün Latin Amerika'yı kat ederek Şili'ye gitti. Pinochet'nin darbesinden sonra direnişe katılmaya karar verdi, ancak kısa sürede tutuklandı. Sekiz gün tutukluluktan sonra eski okul arkadaşı bir polisin yardımıyla serbest kaldı. Meksika'ya döndü ve (Vahşi Hafiyeler'deki Ulises Lima karakterine model olan) yakın arkadaşı şair Mario Santiago Papasquiaro ile "Infrarealist şiir hareketi"ni başlattı. Daha sonra Bolaño, şiirden çok düzyazıya yoğunlaştı.

1977 yılında Katalunya'ya, annesinin yanına yerleşti. Edebiyat yarışmalarına katılarak yaşamını kazanmaya başlamadan önce çeşitli işlerde (yazları bağbozumu, gece bekçiliği, bulaşıkçılık, satıcılık) çalıştı. İlk romanları 40 yaşında basılmaya başladı. 90'lı yıllarda şansı döndü. Vahşi Hafiyeler romanıyla Herralde Ödülü'nü (1998) ve Latin Amerika'nın Nobel'i olarak görülen Venezüella, Romulo Gallegos Ödülü'nü (1999) kazandı. Ölümünden bir yıl sonra 2004'te, 2666 adlı romanıyla İspanyolca yazılmış en iyi romana verilen Salambó Ödülü'ne layık görüldü. Barselona'da 2003 yılında, elli yaşında karaciğer rahatsızlığından öldü.


Roberto Bolaño

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder